10 Kasım 2011 Perşembe

-Lüksemburg-

-Lüksemburg-

Bir ülke düşünün ki tek bir fakir, evsiz yok. Bir ülke düşünün ki her yerinden paha akıyor. Bir ülke düşünün ki suç oranı sıfır. Bir ülke düşünün ki adı gibi Lüks.

6 Ocak 2011 günü Brezilyalı 2 arkadaşımı peşime takıyor ve sabahın çok erken saatlerinde Lüksemburg'a günübirlik gidiyoruz. Lüksemburg adı gibi lüks ve şık bir ülke. Bankaların İsviçre'den sonra ikinci merkezi. Dünyada Dukalık'la yönetilen tek ülke. Bu da Prens yönetimindeki ülke anlamına geliyor. Bu ülkenin ayrıca küçük de olsa bir askeri ordusu var. Bu kadar şatafatlı ve paha akan bir ülke de haliyle biraz pahalı.

Lüksemburg'un üç resmi dili var; Fransızca, Almanca, Lüksemburgca. Lüksemburg şehrinde Fransızca günlük hayatta daha çok tercih ediliyor.


Yukarıda ''Born to Be Wild'' yazan camekan bina Lüksemburg Tarih ve Sanat Merkezi. Müzede Lüksemburg'un tarihi çok detaylı bir şekilde anlatılıyor. Müze 4 kat ve müzede bulunan asansör sizi çok şaşırtacak ve sanırım bir daha hayatınız boyunca o büyüklükte bir asansör görmeyeceksiniz. Bilet alırken indirim için öğrenci kimliklerinizi gösterin.




Lüksemburg'da bazı sokaklar sanırım prestij için mermerden yapılmış. Oldukça şık sokakların bulunduğu Lüksemburg'a hayran olmamak elde değil.


Burası Dukalık Sarayı. Dukalık Sarayı'nın önünde bir asker arada bir kontrol gezisi yapıyor. Bu askerin resmini çekmemenizi öneririm çünkü bazı ülkelerde polis ve askerlerin resmini çekmek kanunlara aykırı. Böyle bir durumda polis ve askerin sizi vurma yetkisi var.



Burası şehir merkezi. Burada hediyelik eşya satan mağazalar var. Lüksemburg pahalı bir ülke olduğu için hediyelik eşyalar da haliyle ucuz değil. Belçika'ya gidecekseniz hediyelik eşyaları Belçika'dan almanızı öneririm çünkü aynı şeyler Belçika'da yarı fiyatına satılıyor.


Nehir kısmına eğer hava karlı değilse mutlaka inin ve bol bol resim çekin çünkü manzara çok güzel.


Lüksemburg ayrıca yukarıda gördüğünüz gibi köprüleriyle oldukça ünlü.

Lüksemburg'a önce arkadaşlarımla daha sonra da halamla gitmiştim. İlk gittiğimde her taraf kar kaplı ve soğuk diye pek bir şey anlamamıştım fakat ikinci defa gittiğimde hava güneşliydi ve yerde kar yoktu. Buraya kesinlikle gidin. Muhteşem bir yer. Paris bile bence lüks ve elitlik konusunda Lüksemburg'la yarışamaz.

Lüksemburg'a Belçika'dan gidecekseniz iki seçeneğiniz var. Brüksel'den Arlon'a giden trene binecek ve Arlon'da inip TEC otobüsleriyle Lüksemburg'a gideceksiniz. Otobüs fiyatı 3.50 Euro. Arlon'dan tekrar tren kullanmak isterseniz 6.50 Euro. Yol bu şekilde gidiş dönüş 8-9 saat sürüyor. Bundan dolayı sabah 06:00 trenine binmenizde fayda var. Daha önce Belçika yazımda bahsettiğim Go Pass'iniz varsa ve fazla da bütçe ayırmak istemiyorsanız bu şekilde gitmenizi öneririm. Bir diğer seçenek de direk Lüksemburg'a giden tren. Tek kişi gidiş dönüş 42 Euro fakat eğerki 2 kişiyseniz bilet fiyatı gidiş dönüş kişi başı 30 Euro toplamda 60 Euro oluyor. Bu da SNCB (Belçika Devlet Demiryolları) nin sizin için yaptığı bir güzellik. Bu şekilde yolculuğunuz gidiş dönüş toplamda 6 saat sürüyor. Türkiye'den direk uçuş yazın sadece Antalya'dan Luxair ile var.

Sokaklarda çok şık insanları görünce havaya girebilirsiniz. Ayrıca lüks segmentte hizmet veren markaların neredeyse hepsi Lüksemburg'da bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder